Bahar Kalkanı Harekâtı nedir, neden başlatıldı ve ne gibi sonuçlar doğurdu? Türkiye'nin Suriye'deki bu önemli askeri operasyonunu açıklar mısınız?
Bahar deyince akla çiçekler, kuş cıvıltıları ve hafif meltemler gelir; ama 2020'nin baharında Türkiye'nin gündeminde bambaşka bir “bahar” vardı. Bu bahar, doğa yürüyüşlerinden değil, askeri hareketlilikten oluşuyordu. “Bahar Kalkanı Harekâtı”, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), Suriye'nin kuzeybatısında, özellikle İdlib bölgesinde gerçekleştirdiği kapsamlı bir askeri operasyonun adıdır. Harekât, sadece bölgesel güvenlik açısından değil, aynı zamanda dış politika, uluslararası ilişkiler ve insani krizler açısından da büyük yankı uyandırdı.
İşte bu yazıda, “Bahar Kalkanı nedir?” sorusuna sadece teknik bir tanım vermekle kalmayacak, aynı zamanda arka planını, siyasi ve insani etkilerini, sahadaki dinamikleri ve geleceğe yönelik olası yansımaları da inceleyeceğiz. Hazırsanız, derin bir nefes alın ve bu stratejik kalkanın ardındaki detaylara birlikte dalalım.
Suriye iç savaşı 2011’de başladığında, kimse olayların bu kadar uzayacağını tahmin etmiyordu. Ancak savaş, yıllar içinde birçok aktörün dahil olduğu çok katmanlı bir hale geldi. İdlib, muhaliflerin son büyük kalesi olarak öne çıktı. Türkiye ise, özellikle sınır güvenliği ve göçmen akınının önlenmesi gibi nedenlerle bu bölgeyle yakından ilgileniyordu.
2020 yılının başlarında, Esed rejimi Rusya’nın desteğiyle İdlib’e yoğun bir saldırı başlattı. Bu saldırılar sırasında, 33 Türk askeri hayatını kaybetti. Türk kamuoyunda büyük bir infial oluştu. Bu olay, sadece askeri değil, diplomatik olarak da bir dönüm noktası oldu.
Türkiye’nin bu saldırılara karşı verdiği ilk tepkiler diplomatikti. Ancak, rejim unsurlarının saldırıları durmayınca, Türk Silahlı Kuvvetleri sahaya indi. Böylece 27 Şubat 2020’de “Bahar Kalkanı Harekâtı” başlatıldı. Adı “bahar” ama içeriği tamamen demir gibi sertti. Hem askeri hem de siyasi mesaj taşıyan bu operasyon, Suriye’deki dengeyi değiştiren bir hamle oldu.
Bahar Kalkanı Harekâtı'nın resmi amacı, gözlem noktalarının güvenliğini sağlamak, rejim saldırılarını durdurmak ve sivillerin güvenliğini korumaktı. Ancak bunun ötesinde, bu harekâtın birkaç stratejik hedefi daha vardı:
Göç dalgasını önlemek: Sınırdaki yoğun göç baskısını azaltmak için İdlib’de tampon bir güvenli bölge oluşturmak.
Rejim güçlerini durdurmak: Özellikle M4 ve M5 otoyollarında kontrolü sağlamak.
Uluslararası mesaj vermek: Türkiye’nin Suriye sahasında hâlâ güçlü bir aktör olduğunu hem Rusya’ya hem de Batı’ya göstermek.
Türkiye’nin Rusya ile olan karmaşık ilişkisi, bu harekât sırasında en çetrefilli halini aldı. Bir yanda Astana Süreci'nde ortaklık yapan iki ülke, diğer yanda sahada birbirine zıt tarafları destekliyordu. Bahar Kalkanı sırasında, Türk SİHA’larının rejim unsurlarına karşı gerçekleştirdiği başarılı operasyonlar, Rusya’nın sabrını zorladı. Ama dikkat edin, büyük güçler genelde sabır taşını bile güleryüzle çatlatır.
Bahar Kalkanı Harekâtı, modern Türk askeri tarihinin en dijital ve teknolojik savaşlarından biriydi. SİHA’lar (Silahlı İnsansız Hava Araçları), zırhlı araçlar, hava savunma sistemleri… Türkiye, sahada deyim yerindeyse gövde gösterisi yaptı.
103 tank imha edildi.
72 top/obüs, 18 hava savunma sistemi etkisiz hale getirildi.
3 binin üzerinde rejim askeri etkisiz hale getirildi.
Bu rakamlar, sadece askeri değil, teknolojik üstünlüğün de bir yansımasıydı. Özellikle Bayraktar TB2’lerin performansı dünya basınında da büyük ses getirdi. Hatta bazı savunma sanayii dergileri, bu operasyonu “SİHA savaşı” olarak tanımladı.
Harekât sonrasında, İdlib sahasında rejim ilerleyişi ciddi biçimde durduruldu. Türkiye, 12 gözlem noktası dışında yeni üsler kurarak bölgedeki varlığını daha da perçinledi. Böylece, rejimin İdlib’i tamamen ele geçirme planı şimdilik rafa kalktı. Ayrıca, Türkiye ile Rusya arasında 5 Mart 2020’de Moskova’da yapılan ateşkes anlaşması, sahadaki tansiyonu büyük ölçüde düşürdü.
Bahar Kalkanı'nın önemli bir nedeni de insani krizdi. Rejim saldırıları nedeniyle yüzbinlerce Suriyeli, Türkiye sınırına akın etti. Türkiye zaten 3.6 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yapıyordu. Yeni bir göç dalgası, sosyal ve ekonomik olarak taşınamaz bir yük olacaktı.
Bir düşünün: Kendi şehrinizde trafik sıkışıklığına bile tahammül edemezken, yüz binlerce insanın göçüyle oluşan baskı nasıl bir şey olabilir?
Türkiye, bu göçü durdurmak için “güvenli bölge” fikrini uzun süredir savunuyordu. Ancak bu, sadece askeri değil, aynı zamanda diplomatik ve ekonomik bir süreçti. Bahar Kalkanı, güvenli bölge fikrini bir adım ileri taşıdı, ancak uygulamada halen birçok sorun vardı: lojistik destek, altyapı eksikliği, uluslararası destek eksikliği gibi…
Operasyon, hedeflerine büyük ölçüde ulaştı. Türk askeri sahada üstünlük sağladı, rejim ilerleyişi durduruldu ve göç dalgası kısmen engellendi. Özellikle SİHA’larla elde edilen başarı, Türk savunma sanayiinin gücünü gözler önüne serdi.
Rusya ile yapılan ateşkes anlaşması, Türkiye'nin diplomatik kanalları ne kadar iyi kullandığını gösterdi. NATO desteği, AB ile yapılan mülteci görüşmeleri, Türkiye’nin uluslararası arenada elini güçlendirdi.
27 Şubat 2020 tarihinde başlatıldı. Operasyonun temel sebebi, İdlib’de Türk askerine yönelik saldırılara yanıt vermekti.
Türk gözlem noktalarının güvenliğini sağlamak, sivilleri korumak ve yeni göç dalgasını önlemekti. Aynı zamanda, rejimin İdlib’deki ilerleyişini durdurmak da önemli bir hedefti.
Sahadaki denge Türkiye lehine değişti. Rejim güçleri durduruldu, ateşkes sağlandı ve Türkiye’nin Suriye’deki etkinliği arttı. Aynı zamanda SİHA’lar dünya çapında ün kazandı.