Anksiyete, günlük hayatta karşılaştığımız stresli durumlara karşı duyduğumuz endişe, kaygı ve korku duygularının aşırı ve kontrol edilemez hale gelmesi durumudur. Anksiyete, bizi olası tehlikelere karşı uyaran ve hayatta kalmamızı sağlayan bir mekanizma olsa da, bazen bu duygular normalden fazla olabilir ve yaşam kalitemizi olumsuz etkileyebilir. Anksiyete bozukluğu, anksiyetenin bir hastalık haline geldiği ve kişinin günlük işlevselliğini bozduğu bir ruhsal rahatsızlıktır. Anksiyete bozukluğu olan kişiler, sürekli olarak endişeli, gergin, huzursuz, panik ve korku içinde hissederler. Anksiyete bozukluğu, hem fiziksel hem de psikolojik belirtiler gösterir. Bu yazıda, anksiyete bozukluğunun nedenleri, belirtileri, tanı ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi vermeye çalışacağız.
Anksiyete Bozukluğunun Nedenleri
Anksiyete bozukluğunun kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak, araştırmalar, genetik, biyolojik, psikolojik ve çevresel faktörlerin birlikte rol oynadığını göstermektedir. Anksiyete bozukluğunun oluşumunda etkili olabilecek bazı faktörler şunlardır:
- Genetik faktörler: Anksiyete bozukluğu, ailede veya akrabalarda görülme olasılığı yüksek bir hastalıktır. Genetik yatkınlık, anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar.
- Biyolojik faktörler: Beyindeki kimyasal dengesizlikler, hormon salgılanmasındaki bozukluklar, tiroid bezi hastalıkları, nörotransmitterlerin işlevsizliği, anksiyete bozukluğunun biyolojik nedenleri arasında sayılabilir. Ayrıca, bazı ilaçlar, alkol, kafein, nikotin gibi maddeler de anksiyete bozukluğunu tetikleyebilir.
- Psikolojik faktörler: Kişilik özellikleri, düşünce tarzı, baş etme becerileri, özgüven, özsaygı, özkontrol, stres yönetimi, anksiyete bozukluğunun psikolojik nedenleri arasında yer alır. Özellikle, mükemmeliyetçi, utangaç, çekingen, endişeli, karamsar, eleştirel, kontrolcü, bağımlı kişilikler anksiyete bozukluğuna daha yatkındır. Ayrıca, olumsuz düşünce kalıpları, irrasyonel inançlar, felaketleştirme, abartma, genelleme, seçici algılama gibi bilişsel bozukluklar da anksiyete bozukluğuna neden olabilir.
- Çevresel faktörler: Yaşam koşulları, sosyal destek, ilişki sorunları, travmatik yaşantılar, istismar, şiddet, yoksulluk, işsizlik, göç, savaş, doğal afetler gibi çevresel faktörler de anksiyete bozukluğunun ortaya çıkmasında etkilidir. Bu faktörler, kişide stres, kaygı, korku, güvensizlik, yalnızlık, çaresizlik gibi duygular uyandırabilir.
Anksiyete Bozukluğunun Belirtileri
Anksiyete bozukluğu, hem fiziksel hem de psikolojik belirtiler gösterir. Anksiyete bozukluğunun en sık görülen belirtileri şunlardır:
- Fiziksel belirtiler: Çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, göğüs ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, kabızlık, idrar sıkışıklığı, baş ağrısı, kas ağrısı, yorgunluk, uykusuzluk, ağız kuruluğu, cinsel işlev bozuklukları gibi fiziksel belirtiler anksiyete bozukluğunda görülebilir.
- Psikolojik belirtiler: Sürekli endişe, kaygı ve korku duyma, panik atak yaşama, ölüm korkusu, kontrolü kaybetme korkusu, çılgına dönme korkusu, kendine veya çevreye yabancılaşma hissi, gerçeklik algısında bozulma, konsantrasyon güçlüğü, hafıza sorunları, kararsızlık, dikkat dağınıklığı, sinirlilik, gerginlik, huzursuzluk, depresyon, umutsuzluk, suçluluk, değersizlik, yetersizlik gibi psikolojik belirtiler anksiyete bozukluğunda görülebilir.
Anksiyete Bozukluğunun Tanı Yöntemleri
Anksiyete bozukluğunun tanısı, psikiyatri uzmanı tarafından yapılan klinik görüşme, psikolojik testler ve gerekli görüldüğünde laboratuvar tetkikleri ile konulur. Anksiyete bozukluğunun tanısında, kişinin şikayetleri, belirtileri, yaşam öyküsü, aile ve sosyal ilişkileri, travmatik yaşantıları, kişilik özellikleri, baş etme becerileri, stres düzeyi, ruh hali, düşünce tarzı, inançları, davranışları gibi faktörler değerlendirilir. Ayrıca, anksiyete bozukluğunun alt tiplerini belirlemek için de DSM-5 (Amerikan Psikiyatri Birliği’nin Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) kriterleri kullanılır. DSM-5’e göre, anksiyete bozukluğunun alt tipleri şunlardır:
- Panik bozukluk: Aniden başlayan, yoğun korku ve endişe duyguları ile birlikte çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, göğüs ağrısı, baş dönmesi, ölüm korkusu gibi fiziksel belirtilerin eşlik ettiği panik atakların tekrarlayıcı olarak yaşanması durumudur. Panik ataklar genellikle 10 dakika içinde başlar ve 20-30 dakika sürer. Panik bozukluğu olan kişiler, panik atak yaşayacaklarından korktukları için bazı yerlere gitmekten, kalabalık ortamlarda bulunmaktan, yalnız kalmaktan kaçınabilirler. Bu durum, agorafobi adı verilen bir fobi türüne neden olabilir.
- Agorafobi: Panik atak yaşamaktan veya panik atak yaşanabilecek durumlardan korkma ve kaçınma durumudur. Agorafobi olan kişiler, evden çıkmaktan, toplu taşıma araçlarına binmekten, alışveriş merkezlerine gitmekten, köprülerden geçmekten, asansöre binmekten, kalabalık yerlerde bulunmaktan hoşlanmazlar.
- Sosyal anksiyete bozukluğu: Sosyal ortamlarda veya performans gerektiren durumlarda eleştirilme, yargılanma, reddedilme, utandırılma korkusu yaşama ve bu durumlardan kaçınma durumudur. Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişiler, konuşma yapmak, yemek yemek, yazı yazmak, telefonla konuşmak, tanışmak, flört etmek, sınav olmak gibi durumlarda aşırı kaygı, korku, utanç, terleme, titreme, kızarma, ses titremesi, mide bulantısı gibi belirtiler yaşayabilirler.
- Yaygın anksiyete bozukluğu: Günlük hayatın olağan stres kaynaklarına karşı aşırı endişe, kaygı ve korku duyma ve bunları kontrol edememe durumudur. Yaygın anksiyete bozukluğu olan kişiler, sağlık, iş, okul, para, aile, ilişkiler gibi konularda sürekli olarak endişelenir, olumsuz senaryolar kurar, felaketleştirir, abartır, geneller, seçici algılar ve olası tehlikeleri öngöremezler. Bu endişeler, kişinin günlük işlevselliğini bozar ve fiziksel ve psikolojik belirtilere neden olur.
- Özgül fobi: Belirli bir nesne, hayvan, durum veya aktiviteden aşırı korkma ve bunlardan kaçınma durumudur. Özgül fobi olan kişiler, yılan, örümcek, kan, iğne, uçak, asansör, köpek, karanlık, yükseklik, kapalı alan gibi fobik uyarıcılara maruz kaldıklarında panik atak benzeri belirtiler yaşayabilirler. Bu fobiler, kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir.
- Obsesif kompulsif bozukluk: Kişinin istemediği halde zihnine gelen takıntılı düşünceler (obsesyon) ve bu düşüncelerden kurtulmak için yaptığı tekrarlayıcı davranışlar (kompulsiyon) durumudur. Obsesif kompulsif bozukluğu olan kişiler, kirlenme, mikrop kapma, hastalanma, ölme, sevdiklerine zarar verme, yanlış yapma, günah işleme gibi obsesyonlar yaşayabilir ve bunlardan kurtulmak için el yıkama, sayma, kontrol etme, düzenleme, tekrarlama, dua etme gibi kompulsiyonlar yapabilirler. Bu bozukluk, kişinin zamanını, enerjisini ve dikkatini alır ve yaşam kalitesini düşürür.
- Travma sonrası stres bozukluğu: Şiddet, istismar, tecavüz, savaş, doğal afet, kaza, kayıp gibi travmatik bir olay yaşama veya tanık olma sonucunda ortaya çıkan bir anksiyete bozukluğudur. Travma sonrası stres bozukluğu olan kişiler, travmatik olayı tekrar tekrar hatırlama, kabus görme, flaşbek yaşama, travmatik olayı hatırlatan durumlardan kaçınma, duygusal uyuşma, sosyal izolasyon, aşırı tetikte olma, uyku bozukluğu, öfke patlamaları, suçluluk, utanç, çaresizlik gibi belirtiler yaşayabilirler.
Anksiyete Bozukluğunun Tedavi Yöntemleri
Anksiyete bozukluğunun tedavisinde, ilaç tedavisi ve psikoterapi birlikte kullanılır. İlaç tedavisinde, anksiyete bozukluğunun belirtilerini azaltmak için antidepresanlar, anksiyolitikler, beta blokerler gibi ilaçlar reçete edilir. Bu ilaçlar, beyindeki kimyasal dengesini düzenleyerek, anksiyete, korku, panik, depresyon gibi duyguları hafifletir. Ancak, bu ilaçlar, anksiyete bozukluğunun altında yatan nedenleri çözmez, sadece belirtileri baskılar. Ayrıca, bu ilaçlar, bağımlılık, tolerans, yan etki gibi riskler taşır. Bu nedenle, ilaç tedavisi, doktor kontrolünde ve psikoterapi ile birlikte uygulanmalıdır .
Psikoterapide, anksiyete bozukluğunun nedenleri, tetikleyicileri, düşünce ve davranış kalıpları, baş etme becerileri, stres yönetimi gibi konular ele alınır. Psikoterapide, en sık kullanılan yöntem, bilişsel davranışçı terapidir. Bilişsel davranışçı terapi, anksiyete bozukluğuna neden olan olumsuz ve irrasyonel düşünceleri değiştirmeyi ve bunlara alternatif, gerçekçi ve olumlu düşünceler geliştirmeyi amaçlar. Böylece, anksiyete bozukluğunun belirtileri azalır ve kişinin yaşam kalitesi artar. Bilişsel davranışçı terapide, maruz bırakma, gevşeme, problem çözme, stres yönetimi, sosyal beceri eğitimi gibi teknikler kullanılır .
Anksiyete bozukluğu, tedavi edilebilir bir ruhsal rahatsızlıktır. Erken tanı ve uygun tedavi ile, anksiyete bozukluğunun belirtileri kontrol altına alınabilir ve kişinin yaşam kalitesi yükseltilebilir. Anksiyete bozukluğu yaşadığınızı düşünüyorsanız, bir psikiyatri uzmanına başvurun ve profesyonel yardım alın. Anksiyete bozukluğu ile baş etmek için, ayrıca, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz, uyku düzeni, hobiler, sosyal destek, meditasyon, yoga gibi yöntemler de faydalı olabilir. Anksiyete bozukluğu, hayatınızı olumsuz etkilemesine izin vermeyin. Kendinize güvenin, umudunuzu kaybetmeyin ve mutlu olun.